- sallanan
сысырэр, къэхъыягъэр
Турецко-адыгский словарь. - Майкоп, Адыгейское книжное издательство.. ТIэшъу Ясин (Mehmet Yasin Celikkıran). 1991.
Турецко-адыгский словарь. - Майкоп, Адыгейское книжное издательство.. ТIэшъу Ясин (Mehmet Yasin Celikkıran). 1991.
asma — 1. «Asmaq»dan f. is. 2. sif. Bir yerdən asılan, sallanan. Asma tərəzinin, əl tərəzisinin yanında və zəncirlərində hədsiz milçək qarasını görüb, Kəblə Novruzqulu özündən çıxırdı. H. S.. Uzun çayxanada asma lampa yanırdı. S. R.. Asma otuzluq lampa… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
sallanmaq — f. 1. Üzüaşağı sallaq vəziyyətdə asılmaq. Stolun üstündəki göy mahud örtük yanlardan xeyli aşağı sallanmışdı. M. Hüs.. Qarmaqdan çoxlu qiymətli şeylər sallanırdı. M. C.. 2. məc. Nazla, əda ilə yerimək. Geyinib sallanan gözəllər çoxdu; Tərlan kimi … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
ana kucağı — is. 1) Bebeği yatırmak veya uyutmak için kullanılan, kendiliğinden sallanan bir tür araç 2) mec. Ananın sevgi ve sevecenlikle dolu çevresi … Çağatay Osmanlı Sözlük
baygın — sf. 1) Bayılmış, kendinden geçmiş İki tarafına sarhoş sarhoş sallanan sandalda balıkçıyı baygın buldu. S. F. Abasıyanık 2) Süzgün Baygın bakış. 3) Gönül vermiş 4) İnsanı kendinden geçirir gibi olan Bahçe kapısına varmadan daha / Baygın kokusu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
belde — is., esk., Ar. belde 1) İlçeden küçük, belediye ile yönetilen yer 2) mec. Mekân, yer, çevre Bugün toz hâlinde sallanan bu iklim, asırların uykusundan, bunca sanat beldeleri gibi bir gün sıyrılacak. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
dingildek — sf., ği 1) Tabanı üzerinde hareketsiz duramayıp sallanan, oynak, dengesi bozuk 2) mec. Yıpranmış Sinir sistemleri dingildek olan bu titiz adamları domestik uğraşılar büsbütün hırçın yapar. H. Taner 3) mec. Sözüne güvenilmez, kaypak Baştan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ızgara — is., Rum. 1) Metal çubukların, ağaç dallarının aralıklı sıralanmasıyla yapılan parmaklık veya kafes biçiminde araç 2) Pisliklerin su yollarını tıkamasını önlemek veya havalandırmak amacıyla su yollarının havalandırma çıkışları üzerine konulan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iskelet mobilya — is. Esas taşıyıcı kısımları masif ağaç malzemeden yapılan ve oturma grubuna giren koltuk, kanepe, sandalye, kolçaklı sandalye, sallanan koltuk vb. mobilya … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâğıt — is., dı, Far. kāġaẕ 1) Hamur durumuna getirilmiş türlü bitkisel maddelerden yapılan, yazı yazmaya, baskı yapmaya, bir şey sarmaya yarayan kuru, ince yaprak Yazı kâğıdı. Duvar kâğıdı. Sigara kâğıdı. 2) sf. Bu yapraktan yapılmış Gece hafif… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kavisli — sf. 1) Kavisi olan İki zincirin arasında sallanan yarım kavisli oturma yerlerine binersin. Ç. Altan 2) sp. Falsolu … Çağatay Osmanlı Sözlük
kolçak — is., ğı 1) Yalnız başparmağı ayrı, diğer dört parmağı bir örülmüş yün eldiven 2) Koltuk veya iskemlenin kol konacak parçası Pencerenin karşısında, kolçaklarından biri kopuk, sallanan iskemleye oturmuş, iki eliyle sağlam kolçağa sıkı sıkı… … Çağatay Osmanlı Sözlük